9 Ağustos 2012 Perşembe

Seyhan Nehri


Seyhan Nehri, Türkiye'nin Akdeniz'e dökülen ırmaklarından birisidir. Uzunluğu 560 km'dir. Havza alanı ise 20.600 km²'dir. İki önemli kolu vardır: uzun olanı, Kayseri-Pınarbaşı ilçesinden, 1500 metre yükseklikteki Uzun Yayla'dan doğan Zamantı suyudur. Ve Kayseri'nin PınarbaşıTomarzaDeveli, ve Yahyalı ilçelerinden geçer. Orta Toroslar'ın (Tahtalı Dağları) uzanış doğrultusunda akan bu su, Çukurova'ya inmeden önce Adana'nın 80 km kuzeyinde Aladağ ilçesinin Akinek Dağı yamaçlarında diğer önemli kolu olan Göksu ile birleşir.Adana'nın metropoliten alanında Seyhan ve Yüreğir yerleşkelerinin sınırlarını çizer ve Çukurova'nın en batı kesiminde, Adana-İçel sınırında Deli Burnu'nda Akdeniz'e dökülür.

Seyhan Nehri üzerinde YedigözeÇatalan ve Seyhan hidroelektrik santralları kurulmuştur.
Ayrıca Seyhan Nehri Ceyhan Nehri ile beraber Çukurova'da tarımsal sulama için çok büyük önem taşır, özellikle pamuk üretemi için. Pamuk üretimi en çok su talep eden tarımsal işlemlerinden birisidir ve çevre kirliligi bakımından hassas bir tarımsal sanayidir.

8 Ağustos 2012 Çarşamba

Altın Koza'da Yarışacak Filmler Belli Oldu


 Altın Koza Film Festivalı kapsamında yer alan 'Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması'na katılacak filmler belli oldu.

Adana Büyükşehir Belediyesi tarafından bu yıl 17-23 Eylül tarihleri arasında gerçekleştirilecek, 

Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Zihni Aldırmaz, konuyla ilgili yaptığı açıklamada, “Festivalimiz, her yıl olduğu gibi bu yıl da sinema sektörünün büyük ilgisiyle karşılaştı. Yarışmamıza başvuran birbirinden değerli 42 eser arasından 14’ü, başkanlığını yönetmen Ferzan Özpetek’in yapacağı jüri önüne çıkmaya hak kazandı. Hepsine başarılar diliyorum” şeklinde konuştu.

Yarışma; bir yanda usta yönetmenleri ağırlarken, diğer yanda başlangıç yapıtlarıyla yeteneklerini kanıtlamış olan isimleri izleyiciyle buluşturacak. Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması’nın bir diğer ilgi çekici yanı da ilk uzun metraj filmlerini tamamlayan yönetmenleri keşfediyor olması.

İşte Altın Koza için yarışacak filmler:
"Ana Dilim Nerede / Yönetmen: Veli Kahraman
 Araf / Yönetmen: Yeşim Ustaoğlu
 Ateşin Düştüğü Yer / Yönetmen: İsmail Güneş
 Aziz Ayşe / Yönetmen:Elfe Uluç
 Babamın Sesi / Yönetmen: Orhan Eskiköy & Zeynel Doğan
 Devir / Yönetmen: Derviş Zaim
 Gözetleme Kulesi / Yönetmen: Pelin Esmer
 Lal Gece / Yönetmen: Reis Çelik
 Rüzgarlar / Yönetmen: Selim Evci
 Siirt’in Sırrı / Yönetmen: İnan Temelkuran & Kristen Stevens
 Şimdiki Zaman / Yönetmen: Belmin Söylemez
 Yabancı / Yönetmen: Filiz Alpgezmen
 Yeraltı / Yönetmen: Zeki Demirkubuz
 Yük / Yönetmen: Erden Kıral"

En İyi Film seçilecek eserin 350.000 TL’lik ödülün sahibi olacağı yarışmanın sonuçları 22 Eylül gecesi yapılacak Kapanış Töreni’nde belli olacak.

Yarışmanın jüri üyeleri ise yönetmen Ferzan Özpetek (Başkan), görüntü yönetmeni Eyüp Boz, müzisyen Hasan Saltık, öğretim görevlisi Hülya Uğur Tanrıöven, oyuncular Nejat İşler ile Nurgül Yeşilçay ve yapımcı Zeynep Özbatur Atakan’dan oluşuyor.

Tedavisi Yapılmazsa Yatağa Mahkum Kalacak

Doğuştan kas kontrol yetersizliği çektiği için yürüyemeyen 11 yaşındaki Şahin Telli,45 bin tl bulunamazsa yatağa mahkum yaşayacak.

Adana'da doğuştan beyninin bir bölümünde hasar oluştuğundan kas kontrol yetersizliği çektiği için yürümekte güçlük çeken 11 yaşındaki Şahin Telli, ailesi 45 bin TL bulamazsa yatağa mahkum yaşayacak.

Sultan Telli (42), 15 yıl önce eşi Tatlı Telli (44) ile evlendiğini ve bu evlilikten Şahin (11) ve Umut Telli (8) isimli iki erkek çocuğunun dünyaya geldiğini söyledi. Telli, eşinin şoförlük yaparak ailesini geçindirdiğini, zaman zaman işsiz kalmasına rağmen kimseye muhtaç olmadan hayatlarını sürdürdüklerini kaydetti. Çocuklarından ilk göz ağrısı olan Şahin'in doğuştan "serebral palsi" rahatsızlığı olduğunu anlatan anne Telli, beyin bölgelerinden birinde gelişim kusuru veya tahribata bağlı olarak hasar nedeniyle kas kontrol yetersizliği sorunu yaşadığını söyledi. Telli, Şahin'in hasta olmasına rağmen 3 aya kadar oturup konuştuğunu, kendi ihtiyaçlarını giderebildiğini ancak mayıs ayından sonra aşırı ağrı şikayetleriyle birlikte konuşma yeteneğini ve oturma yeteneğini kaybettiğini belirterek, "Artık oğlum ne konuşabiliyor ne de oturabiliyor. Kas gerilmesi iyice ilerlediği için hiçbir şey yapamıyor. Ben gece-gündüz başında bekliyorum. Bütün ihtiyaçlarını ben gideriyorum. Yemek, su hepsini ben yapıyorum. Tuvalete oğlumu dört büküm yaparak kucağımda ben götürüyorum" dedi.

Rahatsızlığının artmasının ardından Adana'daki bütün hastaneleri gezdiğini, en son Balcalı Hastanesi'ne gittiğini, burada profesörlerin tek çare olarak "baklefon pompası" olduğunu söylediğini anlatan Sultan Telli, şunları söyledi: "Adana'da takılamadığı için oğlumu temmuz ayının başında İstanbul'a özel bir hastaneye götürdük. Burada pompanın ve ilacın oğluma uygun olup olmadığına bakıldı. Uygun olduğuna karar verildi. Pompa oğlumun karın boşluğuna yerleştirilerek, bel kemiği içine baklefon ilacı verilecek. Bu ilaç 4 ayda bir yenilenecek. Bu yapıldığı zaman doktorlar fizik tedavisiyle birlikte en azından çocuğun kendi ihtiyacını giderebileceğini söyledi."

"POMPA VE TEDAVİNİN MALİYETİ 45 BİN TL, BİZİM O KADAR PARAMIZ YOK"

Doktorun bütün tedavi yöntemlerini anlattığını ancak çocuğuna takılacak pompanın 30 bin TL olduğunu ve ABD'den geldiğini, hastane masraflarıyla birlikte 45 bin TL masraf çıkartıldığını ifade eden Telli, "Bir aydır ben kapı kapı bu parayı bulmaya çalışıyorum. Ben bunu yaparken de çok utanıyorum. Çünkü daha önce kimseden bir şey istemedim. Fakiriz ama kendi ihtiyaçlarımızı gideriyorduk. Şimdi 45 bin TL'yi nereden bulabilirim. Oğlum gözümün önünde her gün eriyor. Ama ben bir çare bulamıyorum. Bir anne olarak bu beni yok ediyor. Bunun için Cumhurbaşkanımdan ve Başbakanımdan yardım istiyorum. Devletimiz büyüktür, onların gücü yeter. Sağlık Bakanımız bize bir yardımcı olsun. Ben fazla bir şey istemiyorum. Benim çocuğum kalksın futbol oynasın istemiyorum, sadece kendi ihtiyaçlarını gidersin yeter. Çünkü oğlum şimdi küçük, ihtiyaçlarını ben gideriyorum, büyüyünce ben ona nasıl bakacağım. Oğlumun bir tekerlekli sandalyesi bile yok. Biz eşimin aldığı asgari ücret ve oğluma devletin verdiği evde bakım ücretiyle geçiniyoruz" diyerek gözyaşlarına boğuldu.

Yattığı yerden kardeşi Umut ile oyuncak araba ile oynayan ve güçlükle konuşan Şahin ise, Fenerbahçe taraftarı olduğunu, iyileşip arkadaşlarıyla futbol oynamak istediğini söyledi.

Adana'da Namaz Kılan Adama Akılalmaz Suçlama!


Namaz kılan adama akılalmaz suçlama!

2 koyunun çalındığı ahır kenarında namaz kılan elektrik teknisyeninin başına gelmeyen kalmadı...



Adana'da 2 koyunun çalındığı ahırın kenarında namaz kılarken görülüp,hırsızlara gözcülük yapmakla suçlanan 30 yaşındaki S. A., akrabası olan koyunların sahiplerince evinden alınıp direğe zincirlenip işkence edilerek dövüldü, gerçek hırsızın mahkemede ‘S. yanımızda değildi" demesine rağmen tutuklandı. İşkenceciler ise serbest kaldı.

Bir özel elektrik şirketinde teknisyen olarak çalışan S. A., önceki gün iftar için Belediye Evleri Mahallesi'nde bir lokantada çalışan yeğeni M. T.'nin yanına gitti.

İFTAR İÇİN YEĞENİN YANINA GİTTİ

İddiaya göre, yeğeniyle birlikte yemeğini yedikten sonra lokanta yakınlarındaki akrabaları T. T. ve H.T.'ye ait ahırın kenarında namaz kılmaya başladı.

NAMAZ KILDI

Namazını kıldıktan sonra Aslan Mithatpaşa Mahallesi'ndeki evine gitti. Bu sırada ahırdan A. A. ve dayısı S. A. 2 koyun çaldı. Koyunların çalınması üzerine bekçi ahırın kenarında S. A.'yı namaz kılarken gördüğünü koyunların sahiplerine söyledi.

EVİNDEN ALINIP AHIRDA İŞKENCE YAPILDI

T.T. ve H.T. de, koyunları çalan hırsızlardan olabileceği iddiasıyla gece yarısı S. A.'yı Mithatpaşa Mahallesi'ndeki evinden ‘Hastamız var, sen hastaneden iyi anlıyorsun bize yardımcı ol' diyerek evinden alıp ahıra götürdü. Burada A.'yı direğe zincirleyip tekme, tokat döverek işkence yaptılar.

‘ÖZÜR DİLEDİLER'

Bu sırada, koyunları dayısı ile birlikte çalan 18 yaşındaki A. A.'yı da yakalayıp dövdüler. A.'nın, "Koyunları dayım Suat ile birlikte çaldık. Sayım yoktu" demesi üzerine koyun sahipleri, A.'yı ‘özür' dileyip bıraktı.

HIRSIZI TEHDİT ETTİLER

Ancak, yaptıkları işkence nedeniyle kendilerinden şikayetçi olmaması için de koyun hırsızı A.'ya, "Bak biz S.'yi hırsız sanıp dövdük, bizden şikayetçi olabilir, sen emniyette ‘S. gözcülük yapıyordu' diyeceksin yoksa senin için kötü olur" diyerek tehdit etti.

İŞKENCECİLER SERBEST

Yapılan işkenceden A. ve A.'nın bağırma sesleri üzerine çevredeki yurttaşlar polisi aradı. Olay yerine gelen polisler A. ile A.'yı yaralı olarak buldu. T.T. ve H.T. de gözaltına alındı.

Koyun sahipleri T.T. ve H.T. savcılık talimatıyla karakoldan serbest bırakılırken, hastanede tedavileri yapıldıktan sonra taburcu edilen A. ve A. ise, ‘koyun hırsızlığı' suçundan polisteki ifadelerinin ardından Adliyeye sevkedildi.

‘SUÇSUZUM'

Nöbetçi 8'inci Sulh Ceza Mahkemesi'nde A., suçlamayı kabul etmedi. T.T. ve H.T.'nin kendisini T.'nin eşinin hasta olduğunu söyleyip, ‘Sen hastane işinden anlarsın, yardımcı ol' diyerek evden aldıklarını belirten A., "Beni ahıra götürüp orada dövdüler. T.T. zincirle, A.T. ise taş ve sopayla dövdü. O sırada A.zincirle bağlıydı. İftiraya uğradım" dedi.

‘S. YANIMIZDA DEĞİLDİ'

A.'nın akrabası olan A. ise, koyun hırsızlığını dayısı S. A. ile birlikte yaptıklarını itiraf etti. A., "Evde otururken dayım gelip T.T.'den 500 lira alacağının olduğunu ancak vermediğini söyleyerek, ‘Gel 2 tane koyunlarını götürelim' dedi. İtiraz ettim. Beni dövmekle tehdit etti. Korkumdan yanında gittim. 2 koyunu çaldık, satmak için kasaba götürdük. Hırsızlıkta S. yanımızda yoktu" dedi. A.'nın kendilerine gözcülük yaptığı yönünde verdiği ifadenin hatırlatılması üzerine A., "Şimdiki ifadem doğru. Poliste S.'nin hırsızlık sırasında gözcülük yaptığını söylemedim. İfademi de okumadan imzaladım" diye cevap verdi.

TUTUKLANDI

Mahkeme hakimi, her 2 kişiyi de ‘hırsızlık' suçundan tutukladı. S. A. hakkında ise yakalama kararı çıkartıldı.

AĞABEYİN İSYANI

Tutuklanan A.'nın ağabeyi Ş. A., savcılığa dilekçe vererek kardeşinin suçsuz olduğunu, iftiraya kurban gittiğini belirterek serbest bırakılmasını istedi. Ağabey A.,"Kardeşim kendi halinde birisi. Tek suçu ahırın kenarında namaz kılması. Hırsızlık olunca kardeşimi namaz kılarken görenler ismini vermiş. Kardeşime işkence edildi. İşkence edenler kardeşimin suçsuz olduğunu anlayınca gelip bizden özür dilediler. Kendilerini kurtarmak için de suçlu olan A.'ya kardeşimi de suçun içine dahil ettiler. Kardeşim suçsuz yere hem dayak yedi, hem de tutuklandı. Bir an önce adaletin yerini bulup kardeşimin serbest bırakılmasını, işkencecilerin tutuklanmasını istiyorum" dedi.

Neşet KARADAĞ/ ADANA, (AHT)

7 Ağustos 2012 Salı

Adana Sabancı Merkez Camii



Sabancı Merkez Camii, Türkiyenin ve ortadoğunun en büyük camii'sidir.Adana'nın Reşatbey semtinde, Merkez Park'ın güneyinde ve Seyhan Nehri'nin batı kıyısında yer alan cami. 1998 yılında hizmete açılmıştır. 32 metre çaplı ana kubbesi vardır. Caminin proje mimarı Necip Dinç’tir.
20.000 kişilik cami (açık alanın düzenlenmesiyle 28.000 kişi), son cemaat mahaliyle birlikte 6600 metrekareye yayılmıştır; 9 fil ayağı üzerine oturur. Klasik Osmanlı mimarisi tarzında yapılmıştır. Genel görünüm olarak Sultan Ahmet Camii’ne, plan ve iç mekân olarak Selimiye Camii’ne benzer.
4 yarım-kubbe, 5 kubbe, 6 minaresi vardır; bunlar 4 halife ve 4 mezhebe, İslam’ın 5 şartına, imanın 6 şartına karşılık gelmektedir. 32 metre çaplı ana kubbe 32 farza, avludaki 28 kubbe Kur'an’da adı geçen 28 peygambere, ana kubbedeki 40 pencere Muhammed'in peygamber olduğu yaşa ve 40 rekat namaza, 99 metrelik 6 minare Allah’ın 99 güzel ismine karşılık gelir.


Caminin temeli 13 Aralık 1988’de atılmıştır. 65 bin metrekarelik arsası Adana Büyükşehir Belediyesi tarafından Türkiye Diyanet Vakfı'na devredilmiş; halkın bağışları ile caminin %50’si tamamlanmıştır. Geri kalan %50, Hacı Sabancı ve onun ölümünden sonra Sabancı ailesi tarafından karşılanmış; bu nedenle başlangıçta Merkez Camii olması düşünülen adı Sabancı Merkez Camii halini almıştır.